19 Şubat 2010 Cuma

Zor Sınav - Gençlerbirliği Maçı Öncesi

İlk kez 2 maç üstüste kazanmanın tadına varıp, belki de ilk 6 düşlerimizle evimizde zorlu Gençlerbirliği maçına çıkıyoruz.
Gençlerbirliği'nin geçen haftaki mağlubiyeti kimseyi şaşırtmasın. Gerçekten çok iyi, ayağa top yapan ve kaliteli oyuncuları var. Özellikle son dönemde adından oldukça söz ettiren sol açık "Hurşit Meriç"i savunmak önemli. Bunun haricinde Mustafa Pektemek, Burhan Eşer, Kahe gibi hücumda oldukça etkili silahları var.
Bizde ise son gün çıkan Volkan'ın sakatlığı can sıkıyor. Uzun süredir maç oynamamış Murat Önür mü, yoksa son dönemdeki formsuzluğuyla tekrar yedek kulübesine çekilen Sezgin mi sol bek oynar bilinmez ama kim oynarsa oynasın, hücumda sol açıkta sıkıntı yaşayabileceğimizdir. Caner'in ilk 11'de başlaması mümkün olmadığına göre, Bülent Kocabey'in de formsuzluğundan ötürü yine sol açıkta Mehmet Yılmaz başlayabilir. Durum böyle olunca da sol kanat ataklarımız tamamen ölebilir. Ama ben Rıza Çalımbay'ın buna bir şekilde çözüm bulacağına inanıyorum. Aydın'ın ilk 18'e alınacağını düşünüyorum. İkinci yarının sonlarında sol açıkta Aydın'ı görebiliriz. İnşallah onun için de iyi bir başlangıç olur.
Sağ kanadımızda ise, her zaman dediğim gibi sağ bekte Koray, sağ açıkta Erkan Zengin olmalı. Bence artık bu sefer öyle başlayacağız karşılaşmaya. Sezer'i yine ikinci yarının başında dahil edebilir Rıza Hoca oyuna. Çünkü oyun sisteminde 2 ön libero var, bunu maçın başında asla bozmuyor. Forvette ise Jaycee - Ümit Karan ikilisini görebiliriz. Defansta stoper zaten Nadarevic - El Saka klasik ikilisinden oluşacaktır. Ön liberoda ise Bülent Ertuğrul - Doğa tercihimdir, ama Ragıp oynayacağına Alper oynasın bana kalırsa.
Aslında kadro derinliğimiz oldukça geniş, bu yüzden ilk 11'i çok iyi kurmalıyız. Çünkü değiştireceğimiz her ekstra oyuncu elimizi kolumuzu bağlayacaktır. Örneğin Bülent Ertuğrul'u sağ bekte başlatır da, daha sonra Koray'ı oraya çekip, Bülent Ertuğrul'un yerine Erkan Zengin'i alırsanız boşu boşuna 1 oyuncu değişikliğiniz gitti demektir. Yedek kulübenizde Aydın, Adem, Bülent Kocabey, Sezer, Caner Celep, belki de Jaycee gibi isimler var. Hepsi de ilk 11'de çıkabilecek oyuncular fakat bizim için önemli olan, hangisinden hangi bölgede maksimum verimi alabilirim sorusudur. Bu yüzden hem ilk 11 seçiminde, hem de oyuncu değişikliğinde çok dikkatli olmalıyız.
Umarım güzel bir havada, güzel bir futbolla 3 puanı almayı başarır; yukarı hedefimizi iyice büyütürüz. Gençlerbirliği yenemeyeceğimiz bir takım değil, yeter ki inanalım, Rıza Çalımbay'ın basın açıklamasında dediği gibi bir bütün olalım; gerisi zaten gelir. Allah utandırmasın.

15 Şubat 2010 Pazartesi

İlk Deplasman Galibiyetimiz.. Antalya:1 - Es-Es:2

Zor da olsa, bu sezon ilk deplasman galibiyetimizi Erkan ve Adem'in jeneriklik golleriyle almayı başardık. Bu yüzden öncelikle galibiyette emeği geçen herkesi kutluyorum.

Aslında yanlış başlayıp doğru bitirdiğimiz bir maç oldu. Önemli olan da buydu. Rıza Çalımbay'ın haftalardır Bülent Ertuğrul'u sağ bek, Koray'ı sağ açık olarak başlatmasına anlam veremiyorum ben. Sağ bekimize bir alternatif bulunmadığı taktirde -ki şu an için yok-, o bölgede Koray'ın oynaması gerektiğini; herkesin kendi mevkiisinde daha başarılı olabileceğini maç öncesi yazımda söylemiştim. Nitekim tıpkı 3-1 kaybettiğimiz Bursa maçındaki gibi 3 ön liberoyla sahaya çıktık aslında. Bülent Ertuğrul'u sağ bek olarak düşünmüş olabilir Rıza Çalımbay fakat Bülent'in sağ bekte tam performans oynayamayacağını Manisa, Bursaspor maçlarında görmüştük. Bunun yanında haftalardır oldukça formsuz oynayan Ragıp'ın ısrarla ilk 11'de başlatılmasını da anlayamıyorum. Alper gibi altyapımızdan yetişme bir oyuncunun Bursa maçıyla kenara atılmasına, Ragıp'ın ise formsuz bile olsa daima ilk 11'de olmasına ne gönlüm ne de mantığım elveriyor. Zaten yediğimiz gole bakarsak sağ kanadımızdan, Ragıp'ın kaptırdığı topta; bağıra bağıra geldi gol.

Yanlış başladık, doğru bitirdik dedik ya, nitekim ortasahamızdan Ragıp'ın çıkması ve Sezer'in dahil olması; daha sonrasında Erkan Zengin takviyesi ile Koray'ın sağ bek pozisyonuna çekilmesi ve sürpriz golcümüz Adem Sarı'nın oyuna alınması çok yerinde kararlardı. Ama oyunu o dakikaya kadar strese sokmamıza neden oldu. Attığımız goller ne kadar şık olsa da, golden önce Antalya'nın bir çok pozisyonu var. Ivesa'ya burda bir kez daha teşekkür etmemiz gerekiyor sanırım.

Deplasmanlarda artık kendimize güvenmek ve istenen topu oynamak için iyi bir galibiyet oldu bizim için. Yavaş yavaş istediğimiz oyunu oynayıp, üst sıralara doğru yaklaşıyoruz. Bunun için camia olarak bir bütün olmamız gerektiğini sürekli söylüyoruz. Takım olarak, taraftar olarak bir bütün olursak, çok çok iyi yerlerde bitirebileceğimize eminim ben. Galibiyette emeği geçen herkese, futbolcularımıze, teknik kadromuza ve 8-9 saat yol giderek, 14 Şubat'ta büyük aşkını yalnız bırakmayan, Koreografisine bir yenisini ekleyen taraftarımıza teşekkür ediyorum. Aşk Siyah Kırmızı!

13 Şubat 2010 Cumartesi

Antalyaspor Maç Öncesi Değerlendirmesi

Pazar günü kupada büyük bir başarı sağlayarak Galatasaray'ı eleyerek yarı finale yükselen Antalyaspor'a konuk olacağız.



Antalyaspor'dan bahsedecek olursak, Galatasaray maçında izlediğimiz Antalyaspor tıpkı bizim gibi, organize atak yapmaktan uzak fakat hırslı ve inançlı mücadele yapısıyla sonuca ulaşmaya çalışan bir takım kimliğinde. Aslında transfer de yapamadılar bu dönem pek. En başarılı transferlerinden biri şampiyon olan paf takımlarından verdikleri bir oyuncu karşılığı bedelsiz kiraladıkları Jedinak oldu ki, kiralık bir oyuncu için gelecek vaadeden bir gencinizi vermek ne kadar doğrudur orası tartışılır. En başarılı ve uyum sağlayan transferlerinden bir diğeri de Necati Ateş oldu şüphesiz. Küllerinden yeniden doğmakta olan bir Necati'yi izliyoruz son günlerde. Attığı gollerle takımını sırtlayan Necati, Antalya'nın kupadaki ve ligdeki maçlardaki başarısının baş mimarlarından biri oldu. Nitekim son iki maçta attığı 4 golle (Kasımpaşa ve Galatasaray) formda olduğunu kanıtladı.

Galatasaray maçı üzerinden yorum yapacak olursak, klasik 4-4-2 takımı olan Antalya'da oyun kurucu eksikliği göze çarpıyor. Tıpkı bizim ilk dönem olduğumuz gibi, oyunu yönlendirecek ve pas dağıtacak bir isime ihtiyaçları var. Bunu da şu an sakat olan Tita'yla giderebilirler diye düşünüyorum. Bunun yanında havadan gelen toplarda oldukça başarılı, Yalçın ve Sedat gibi son zamanların formda iki stoperine sahipler. Kaleci Ömer'den uzun uzadıya bahsetmeme gerek yoktur sanırım zaten. Altyapımızdan yetişme, milli takımın da kalesini korumuş Ömer'i biz Eskişehir'lilerden iyi tanıyan yoktur. Ömer'in yan toplardaki zaafiyetini düşünecek olursak, bu zaafiyeti kenarlardan yapacağımız ortalara Ümit Karan- Jaycee ve Mehmet Yılmaz gibi hava topları iyi oyuncularımızı kullanarak avantaja çevirebiliriz.

Antalyaspor gerçekten zorlu bir 90 dakika oynadı. Moralman oldukça üst seviyede de olsalar tıpkı İ.B.B gibi onlar da dakika 60-70'ten sonra oyundan düşeceklerdir. Bizimse çok fazla sakatımız yok. Elimizdeki oyunculara baktığımızda yedek kulübemizdeki oyuncular bile şu haldeki bir Antalyaspor'da ilk 11'de sahaya çıkar diyebiliyorum. Onların da sakatlıktan çok başı ağrıyor şu sıralar. Buna bir de yorgunluk eklenince, sahadaki avantaj bize geçecektir. Topla ayağa oynayan, top çeviren bir takım olmalıyız burası kesin. Bize tam saha pres de yapamayacaklarına göre, geriden şişirme toplarla değil de ayağa, yana ve dikine paslarla hücum yapmak hem onları yoracaktır hem de Rıza Çalımbay'dan beklenen o hoş futbolu bizlere gösterecektir. Umarım Antalya'nın sahası zemin olarak iyidir çünkü, bu maç da güzel bir zeminde Sezer'in maçı olabilir. Koray bindirmeleriyle destek olmalı. Bunun yanında tabii ki ortasahamıza da görev düşüyor. Eğer ilk yarının başından tam saha presle, baskılı bir oyunla başlayıp golü bulursak maç çok daha kolaylaşır bizim için.

Tüm oyuncular asıl mevkiilerinde oynatılırsa çok daha faydalı olur. Bu yüzden sağ açıkta Erkan Zengin'in başlaması daha iyi gibi. Nadarevic'e Necati markajında çok ama çok büyük bir görev düşüyor. Ama Nadarevic bu işlerin adamıdır. Bence başarılı olacaktır. Veysel'i de göz ardı etmemek lazım. Futbol bu aradan kaçıp atabilir. Bunun dışında duran toplarda çok dikkatli olmamız gerekiyor bana kalırsa. Bunlara dikkat edip, güzel bir sahada istediğimiz topu oynayabildikten sonra maçın avantajı her anlamda bize bakıyor zaten. Önemli olan bunu görebilmek, sahaya yansıtabilmek, deplasman fobisini kırabilmek.

Yarınki maç için, sakatlıksız, göze hoş gelen bir futbolla gelen bir 3 puan diliyorum ben. Futbolcular hem kendileri, hem taraftar, hem de Rıza Çalımbay adına alınacak ilk deplasman galibiyeti için kendilerini inandırırlarsa önümüzde kazanmamak için hiçbir engel yok. Formanızda zaferin şahlanan renkleri var!

10 Şubat 2010 Çarşamba

Rıza Çalımbay 2

Dedik ya biriken olaylar diye, şimdi taraftarın aylardır ısrarla söylediği ve o eleştirileri söyleyelim.


- Maç sonu ve genel açıklamalar

Bursaspor maçına kadar ne zaman puan kaybetsek bir bahanemiz vardı. "Mükemmel mücadele ettik, ama golü bulamadık.", "İstediklerimizi sahaya yansıtamadık, ama ben oyundan memnunum.","Çok gol kaçırdık.","Eksiklerimiz çok, sakatlıklarımız var.", "Transferi geç yaptık, yeni transferler hazır değildi" Bu liste uzar gider. Maç sonu Rıza Çalımbay'ın beyanlarına bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Mustafa Kemal Atatürk'ün çok güzel bir sözü vardır: "Hiçbir mazeret başarının yerini tutmaz." diye. Bunu çok iyi anlamamız gerekiyor bana kalırsa. Sürekli bahanelerle takımı şişirdik de şişirdik. Hatalarımızdan hiç ders almadık. Sürekli mükemmel mücadele ettik çünkü. Sürekli gol kaçırdık. Ama neden gol kaçırdığımızı araştırdık mı? Bu golleri nasıl kaçırmayız bir dahakine diye sorguladık mı kendi kendimize yoksa sadece bu maçta çok gol kaçırdık atsaydık 5-2 biterdi mi dedik? Belli ki atamamışız, maç da 1-2 bitmiş.

İkinci bir skandal ise "Eksiklerimiz var." demeci. Sen bir takımsın. 24 kişi değil mi senin kadron? Yedek kulübesi ne güne duruyor o zaman. Şimdi ben yedek kulübesindeki bir oyuncu olsam, demez miyim "Eee o zaman ne güne duruyorum ki ben?" diye. Sahaya 11 kişi çıkmıyor musun hocam, ee bu oyuncuları oynatmak senin işin değil mi? Sonra bir de "Nadarevic'in taliplisi yok, keşke olsa da satsak." beyanatın ne kadar acı verici. Kendimi Nadarevic'in yerinde düşünemiyorum bile. Hem adamın piyasasını yerle bir ediyorsun, hem de formayı alnının akıyla kapmış, canla dişle mücadele eden bu adamı resmen eziyorsun. Ne demek yani keşke olsa da satsak? Aynı şeyi Youla meselesinde de yapmadın mı? Neymiş efendim, "Eskişehir'de kovulmadığı site kalmadı.", "Türkiye Youla'yı barındırmamalı." gibi beyanatlar veriyorsun. Ee şimdi o adamla bizim 3 senelik kontratımız var. Senle kavgası yüzünden de oynatamayacağımıza göre satacağız. Bunun farkında değil misin? Ne diye o adamın piyasasını düşürüyorsun? Her şeye rağmen bu taraftar Youla - Rıza Çalımbay kavgasında senin yanında olmadı mı? Oldu.

Youla ne diyor; "Rıza Çalımbay yönetimin arkasından konuşuyor, yönetim onun arkasından. Ümit Karan'a sınırsız izin var, bana bir gün verseler çok mu?" Ateş olmayan yerden duman çıkmazmış. Kim çıkıp da "Hepsi yalan." diyebilir ki?

- Oyuncuları farklı mevkiilerde oynatmak

Canımızı en çok yakan olaylardan biri de bu bence. En son İ.B.B maçı ve Bursa maçında da başımızı ağrıttı hatta. Takımında anormal derecede eksik olmadıktan sonra, oyuncuları farklı bölgelerde oynatmayı anlamıyorum ben. Şimdi Erkan Zengin gibi bir adamın var; onu oynatmıyorsun yerine Koray'ı koyuyorsun iki maçtır. İki maçtır da sağ kanadımız felç hocam. Bunu Bursa maçında nasıl görmedin? Aynı hatayı iki kez yapıyorsan, yazıktır günahtır. Bursa maçına Ragıp - Alper - Bülent Ertuğrul ile başlıyorsun. Ki ilk maçımız olan Manisaspor deplasmanında olduğum için birebir şahit oldum, Bülent Ertuğrul sağ bek olarak verim veremiyor, veremez de. Yerini yadırgadığı için sık sık ortaya gidiyor, bu nedenle de orta boş kalıyor. Koray belki sağ açık olarak daha faydalı olabilir ama arkasındaki isim de Koray'ın performansında etkilidir. Formsuz bir Sezgin, orada oynamayan Bülent Ertuğrul'un yerine maça Koray'ı sağ bekte, Erkan Zengin'i açıkta başlatmak daha mantıklı değil mi?
Hadi bunu geçtim de, Naderevic gibi ağır bir futbolcuyu sağ bekte oynattın. Bunu nasıl izah edebiliriz ki hocam? Trabzonspor maçında oyuna kurtarıcı olarak moralsiz El Saka'yı aldığında; geleceğin yıldızı dediğimiz ama kulübede çürüttüğümüz Selçuk Alibaz ne düşünmüştür sizce? Takım 2-1 mağlup; kurtarıcı bir oyuncu lazım orta sahaya. Bakıyorum El Saka giriyor o bölgeye. Yazık değil mi, bu futbolcuları oyundan soğutmak değil mi?

Neyse bu bağlamda çok da üstüne gitmemek istiyorum. Netice itibariyle iyi bir konumdayız. Bunlar düzeltilemeyecek hatalar değil. Yeter ki taraftar - yönetim - teknik kadro üçgeninde herkes birbirine hoşgörüyle yaklaşsın ve hatalarını görsün. Bu sıkıntıları aşmanın tek yolu kutsal formanın ışığında buluşmak, birlik olmaktır.

7 Şubat 2010 Pazar

Rıza Çalımbay

Son günlerin en çok tartışılan ismi... Rıza Çalımbay...

Yazıma başlamadan önce Rıza Hoca'nın Eskişehirspor'umuzdaki istatistiki maç ortalamalarını vermeyi istiyorum.

Geçen sene ligde 34 maçta 10 galibiyet 10 beraberlik ve 14 mağlubiyet gören Rıza Hoca'nın bu sezon karnesinde 20 maçta 8 galibiyet 7 beraberlik ve 5 mağlubiyet var. Yani geçen seneye oranla ortadaki çıkışımızı görmek için çok da iyi bir analizci olmaya gerek yok.

Bu sene takım olarak çok daha iyi yerde olduğumuz su götürmez bir gerçek. Ama taktik eksikliği çoğu karşılaşmada taraftarın kafasını kurcalayan sorun oldu. Ligdeki taktiğimize bakarsak, geride 4'lü savunmanın önünde Bülent Ertuğrul ve Ragıp gibi iki ön libero, kanatlarda hücum yönleri çok kuvvetli ama savunma yönleri zayıf olan forvet oyuncuları ve iki santrafor. Yani 4-2-0-2-2 oynuyoruz. Ortasahanın o top yapacak bölgemizde kimse yok. Rıza Çalımbay'ın taktiğinde var mı acaba bu? İstanbul Belediyespor Maçında Sezer oyuna girdikten sonra o da tıpkı bahsettiğimiz gibi kanatta oynamaya başladı. Yani o bölgede oynasın diye alınan Sezer bile orada oynamadı. Şimdi bu orta alanda oynayabilecek, oyunu her iki yönlü oynayıp, top alışverişlerini düzenleyebilecek, hücumda kanatlar arası ters top yapabilecek oyuncularımız var, bu oyuncularımızın uyum süreci gerçekleştikten sonra göreceğiz bir "taktiğimiz" olacak mı.

Olaya Rıza Hoca'nın gözünden bakacak olursak, 2-3 sene öncesine kadar alt liglerde mücadele eden; şu an ise 7'liği bile kabullenmeyen bir takım olarak gözükebiliriz.

Ama taraftarın gözünden bakacak olursak da, kupadan elenmiş, ligde ise artık orta sıralarda kendine yer bulmuş bir Eskişehirspor var. Eskişehirspor camiası hiçbir zaman hedefsiz olmayı kaldıramaz, kaldıramayacaktır. Bari ayağa iyi top oynayalım, organize ataklar görelim istiyor taraftar. Bir atak yapıldığında, bir korner atıldığında "İşte bunu çalışmışlar." demeyi istiyor.

Bu nedenle herkesin birbirine hoşgörüsü ve anlayışı olması gerekiyor. Herkesin hataları vardır. Önemli olan bu hataları görebilmekte.

"İstifa" olayını sadece oyuncu değişikliğine bağlamak, tüm bu olaylara at gözlüğüyle bakmaktan başka bir şey değildir! Oradaki tepki aslında günlerdir biriken olayların patlamasıdır. Hani bardak birikir birikir ve son bir damla vardır ya taşıran. İşte o değişiklik son damla oldu. Çünkü orta sahanız oyundan düşmüş, oyuncu değiştirmediğiniz için zorla golü yemişsiniz. Maç 1-1 giderken, tescilli taktiğinizle sağdan soldan top şişireceksiniz ve bunu alabilecek tek isim Jaycee. İ.B.B'nin defasındaki Barbosa uzun boyuyla Jaycee'ye bile top vermezken şişirdiğiniz toplarda Ümit Karan'a mı hava topu verecek, Doğa'ya mı verecek yoksa Sezer'e mi? Tepki bunaydı. Tepkinin zamanının yanlış olduğu da ayrı bir gerçek. Bu tür tepkiler için maç sonunu beklemeliyiz bana kalırsa.

(Devam Edecek)

İ.B.B Maçı Takım Değerlendirmesi


Zor da olsa galibiyeti aldığımız İ.B.B maçı sonrası takım oyuncularımızı değerlendirecek olursak:

Ivesa: Açıkçası ben eski güven veren Ivesa'yı aradım. Bu maçta o gitmiş, onun yerine yine kendine güvensiz; geçen senenin ilk dönemindeki Ivesa gelmiş gibiydi. İlk yarı 2 topa bariz bir şekilde boşa çıktı ve az kalsın gol yiyorduk. Bunda Bursa'dan yediği 3 golün ve ilk kez 2'den fazla gol yemesinin bir etkisi var mı bilmiyorum ama sezonun başındaki Ivesa'yı aradık. Bunun dışında golde hatası yoktu. Pek iş düşmedi, ama 1-2 pozisyonda da iyi kurtarışlar yaptı.

Sezgin: Sezgin'de 2 maçtır aşırı bir düşüş var. Bunu herkes görüyor ve özellikle sağ-sol bek oynatırken bir kez daha düşünmek gerekiyor Sezgin'i. Çünkü formunda olmadığı zaman beklerde daha çok aksıyor. Dün Koray'ın arkasında sağ bek oynadı ama o ileri çıkan, kendine güvenen Sezgin yoktu sanki.

Naderevic: Artan formu her gün göze batıyor. Nazar değmesin, yine çok iyi bir 90 dakika çıkardı. Tum'u çoğu pozisyonda birebir savundu. Kritik müdaheleler yaptı. Yedek kaldı, küsmedi; ve çalışmanın emeğini şimdi alıyor. Defans bloğumzda herkesi rotasyona sokabiliriz belki ama değişmeyecek bir isim varsa o da Nadaravic'tir. Bana göre sahanın yıldızlarındandı.

El Saka: Kupadan gelir gelmez ilk 11'e sürülmesi maç öncesinde soru işaretleri yaratmıştı bende. Nitekim o eski topu alıp dikine giden, geriden oyun kurabilen El Saka yok artık. Çok fazla sırıtmasa da gelen her topu ileriye şişirerek ve taça yollayarak kullandı. Güzel bir şampiyonluk gördü, umarım bunu oyununa olumlu yansıtır.

Volkan: Volkan gerçekten sahada canını dişine takanlardandı. Çok sert müdaheleler yaptılar, ona rağmen oynamaya devam etti. Taraftarla artık bütünleşiyor gibime geliyor Volkan. Eskişehirspor gibi hedefleri olan, olması gereken bir camiada bence hedefi olan ve ulaştıracak oyunculardan biri. İkinci yarı Bülent Kocabey oyundan düşünce o da pek etkili olamadı. Ama istek ve arzusu, ilk geldiği güne oranla çok çok iyi. Böyle devam ederse değişilmezimiz olur.

Koray: Sahanın ağır olduğundan sanırım, sağ açık olarak başladı maça. Son 10 dakikaya kadar da o bölgedeydi. Topla dribblingleri çok iyi belki ama biraz da isabetli orta yapabilse keşke. Çok mücadele etti. Her yere koştu, yetişmeye çalıştı. Böyle olunca da yoruldu. Arkasında da ataklara pek katılmayan, formsuz bir Sezgin'in olması onu daha da yordu ve etkisiz gösterdi bence. Yine de mücadele anlamında o bildiğimiz, koşan Koray vardı.

Doğa: Doğa'dan taraftar olarak beklentimiz çok büyük sanırım. Hani kendisi de söylüyor, o final maçında attığı golden sonra hep bir başka olmuştur Doğa'ya karşı bakışımız. Çok severiz, çok da iyi olmasını bekleriz bu yüzden. Ama Doğa hep bir çizgide ilerliyor. Zaman zaman artış ya da düşüşler olsa da, hep görev adamı rolünde. Halbuki biz istiyoruz ki, topu alsın 10 numara gibi ara paslarıyla, çalımlarıyla taraftarı ayağa kaldırsın. Ama Bülent Ertuğrul'la beraber o işleri yapamıyor. Yanına bir oyun kurucuyla beraber o işleri yapabilecek kapasitede. Sezer takıma uyum sağladığında çok daha iyi bir ikili olacaklarına inanıyorum ben.

Bülent Ertuğrul: Sahanın gizliden gizliye mücadele eden, yokluğunu ancak sakat veya cezalı olduğunda anladığımız Bülent Ertuğrul... Tecrübesini olumlu yönde kullanıyor bence. Alper gibi bir genç yeteneğin yetişmesinde de hem efendiliğiyle, hem de bilgisiyle çok faydalı oluyor. Bu maçta da ne kadar kendini göstermese de, ortasahada önemli müdaheleler yaptı.

Bülent Kocabey: Konu Bülent Kocabey'e gelince içim cız ediyor resmen. Ah, o büyük umutlar beslediğimiz Kocabey... Geçen seneki performansını düşünüyorum da, soldan yaptığı müthiş bindirmeler, attığı enfes çalımlar, yaptığı milimetrik ortalar... Kurtarıcılarımızdan biriydi resmen. Ama bu sene anlayamadığımız bir düşüş içerisinde. Ama sene başındaki oyununa göre ilk yarı daha etkiliydi. Kondüsyon anlamında, teknik kadronun mu yoksa kendinin mi bir ihmali var bilmiyorum ama dakika 60'da oyundan düşüyor. Ve önceki yazımda da söyledim, oyundan düşünce kaptırdığı toplar çok tehlikeli oldu. Oyundan düştüğünde değiştirilmesi gerekiyordu.

Jaycee John: Takıma henüz tam anlamıyla alışabilmiş değil, orası kesin. Ama, tam aradığımız yırtıcı tarzda, her topa ayağını sokan, gerektiğinde ters toplar da atabilen bir santraforu kazandırdık takımımıza. Bunun meyvesini de attığı golle de verdi aslında. 2-3 yerde çok güzel oyunun yönünü değiştirdi. Kaleye arkası dönükken de çok iyi top saklayabiliyor. Uyum sağlarsa eğer Süper Lig'in gol krallarından biri olur. Yeter ki çok şımartmayalım. İkinci yarı belki oyundan düşmüştü ama hava toplarını alıyordu. Taraftarın çıkartılmasındaki tepkisi de bunaydı. Ama hafif bir sakatlığı varmış sanırım.

Ümit Karan: Ümit bugün diğer günlere nazaran daha istekliydi. Bu istekliliğini de golde topa yetişip açtığı ortayla gösterdi. Bunun dışında yapmaya çalıştığı artistik hareketler artık hoş karşılanmıyor. Maç 0-0 giderken, bir yerde topu dönerek Koray'a verse çok net bir atak olacaktı fakat topuk pası vermek isteyince ayakları birbirine dolaştı ve top auta çıktı. Bunun dışında her zamanki gibi kendini yere atma ve hakeme itiraz etme konusunda taraftar da biraz ona yükleniyor bence. Bu 3 huyundan kurtulabilse, hem kendi İ.B.B maçındaki gibi gol atacak; hem de taraftarın sevgilisi olacak. Golden önce yine Sezer'in açtığı bir ortada net bir pozisyonu atamasa da, diğer kanattan açılan ortayı gönderdi. 3 puanı getirdi. Taraftarla kutuplaşmasını anlamsız buluyorum ben. Sonuçta bugüne kadar gol atamasa bile arkasındaydı taraftar. Hala arkasındadır. Ama gerilen bu ortamda bu tür eleştirilerin, anlık patlamaların olabileceğini düşünüyorum. Bu hırsla devam etsin, taraftar onu bağrına basacaktır.

Sezer Öztürk: Sezer gelişine en çok sevindiğim transferdi. Tam olarak hazır olmadığını gördük. Hele ki bu ağır zeminde oynaması çok daha zordu. Ama ona rağmen yaptığı 2 ortada adrese teslim toplar yolladı. Birini dışarı atan Ümit, ikincisini kaçırmadı. Nazar değmez umarım, ama ben Sezer'in bizde büyük işler yapacağına inanıyorum. Tam ihtiyacımız olan bir isim. Frikikler konusunda da Sezer'e güvenilmeli. Güzel bir zeminde, iyi bir kondüsyonla tekrar izleyebilmeyi diliyorum Sezer'i. Gün geçtikçe daha iyi olacak inşallah.

Adem : Oyuna sonradan girdiği için çok topla oynama fırsatı bulamadı açıkçası. Adem kendim kullanayım derken bir kaç topu ezdi. Üzerindeki "Kurtarıcı" imajını devam ettirmek istiyor. Bu yüzden bazı durumlarda kendi oynamayı istiyor. Ama kulübemizde olması her anlamda bize avantaj sağlıyor. Çünkü bu istekliliğiyle golü bulmaya yakın, skoru değiştirmeye yarayacak bir isim.

Erkan Zengin: Ben ilk 11'de başlatılmasını bekliyordum. Ama son 10 dakika oynama fırsatı buldu. Ne kadar 2-3 kez oynasa da topla, birinde çok güzel çalımlarla sağ kanattan geldi. Yavaş yavaş hazır oluyor. 2 maçtır ilk 11'de başlayamamasının nedenini merak ediyorum. O da merak ediyor herhalde ki, girer girmez müthiş bir istekle topu ileriye taşıdı. Son dakikalarda İ.B.B yüklenirken ileride bomboş pozisyondaydı. Ivesa'ya hemen önüme at diye hareketler yaptı ama Ivesa ağırdan aldı. Takımdaki bu oyuncu bolluğu rekabet açısından bize yaramışa benziyor.

6 Şubat 2010 Cumartesi

Es-Es: 2 İ.B.B: 1

Keşkeleri sevememişimdir hiç. Bir şey getirmez çünkü hiç. Ama bugün keşke diye başlamak istiyorum. Keşke, 3 puanı böyle almasaydık.

Saha koşulları o kadar ağırdı ki, futbolcular top kontrolünden çok ayakta durmaya çalıştılar desem sanırım sahanın bozukluğunu anlatabilirim. Sürekli övünüyoruz ya hani, "Yayın hakklarında Dünya'da 5. sıraya çıktık; bilmem ne liginden sonra en değerli ligiz." diye, futbolun kalitesini anlamak için sahalara bakmamız yetiyor sanırım. Maç sonunda Abdullah Avcı'nın röportajında çok güzel bir demeci var: "Eskişehir gibi bir futbol kentinde böyle bir stadyum, soyunma odaları..." Aynı şekilde Trabzon gibi zirveye oynayan bir takım, sahası balçık olduğu için maçlarını İstanbul'da oynuyor. Nasıl bir rezalettir bu?

Sahanın böylesine ağır olduğu bir karşılaşmada, tek topla oynanan, organizasyonlu atakları izleme şansınız da olmuyor. Ki İ.B.B gibi ayağa oynayan ve son dönemlerin formda bir ekibi için dezavantaj oldu. Çünkü kondüsyon ve fiziki anlamda onlardan üstün olacağımızı maç öncesi yazdığım yazımda da söylemiştim.

Sahaya Ivesa - Koray - El Saka - Nadarevic - Sezgin - Koray - Bülent Ertuğrul - Doğa - Bülent Kocabey - Ümit Karan - Jaycee ilk 11 ile başladık. Dikkati çeken Erkan Zengin'in yerine Koray'ın sağ açıkta tercih edilip, son dönemin formsuz ismi Sezgin'in sağ bekte oynatılması ve kupadan dönen El Saka'nın hemen kendine ilk 11 yer bulmasıydı bana göre. Belki de Rıza Hoca karşılaşmada fiziğin ön plana çıkacağını düşündüğünden sağ açıkta Koray'ı düşündü.

İlk dakikada, tıpkı Bursaspor maçındaki gibi 40. saniyede golü kalemizde görüyorduk. Bu da takımın maça konsantre olmakta zorlandığının işaretidir bana göre. Takımda gerilen olaylar futbola ve futbolculara da yansımış durumda ve ben herkesin onun etkisi altında olduğunu düşünüyorum. Keza, aynı şekilde taraftarda da büyük bir gerginlik hakimdi.

Yine taktiksiz bir şekilde mücadelemizle saldırdık. Ama en büyük eksikliğimiz dönen topları alamıyoruz. Şöyle dönen topları alıp, oyunu yönlendiren bir adamımız olsa, -ki bence Sezer ileride bunu yapacaktır-, çok daha iyi işler yapabiliriz. İlk yarının sonundaki büyük baskımızda, beklenen oldu ve Ümit Karan'ın zorlukla çevirdiği topta Jaycee güzel bir kafa vuruşuyla soyunma odasına mutlu gitmemizi sağladı.

İkinci yarıya çok daha iyi başladık. O dakikalarda iyi oyunumuzu bir golle süslesek dahası gelirdi. İyi oynadık, ta ki Bülent Kocabey ve ortasahamız oyundan düşene kadar. Bülent Kocabey oyundan düştü düşmesine de, kaptırdığı toplarla takımı da düşürdü oyundan. Orta sahamız sinyal verirken Rıza Çalımbay Sezer'i alıp almamakta tereddüt etti. Baskıyı yediğimiz bir anda duran toptan golü yedikten sonra ancak girebildi oyuna Sezer.

Sezer gerçekten zamanla çok daha faydalı olabilecek bir isim bence bize. Girmesi takıma hareketlilik getirdi. Özetlerde gösterilmeyen, nefis bir ortasında Ümit Karan bomboş poziyonda dışarı attı. İkinci topunda da zaten golü bulduk.

Golü yedikten sonra taraftar fazlasıyla gerildi. Zaten günlerdir süren "Yönetim - Teknik Ekip" soğuk savaşını uzaktan izleyen taraftar; deplasman karnesiyle ve son Bursaspor mağlubiyetiyle oldukça dolmuştu. Ve Adem'i kenarda gördüğümüzde sahadan en son çıkacak olan adamın, "Jaycee"nin çıkışına anlam veremedi. Bir anlık gafletle de, toplu tezahürata başlandı. O dakikadan sonra zaten doldur boşalt oynanacak ki takımda o ana dek hava toplarını tek alan isim Jaycee'nin oyundan alınması bardaktan boşalan son damlaydı. Neyse bu konuyu daha sonraki bir yazımda incelemeyi düşünüyorum.

Sonuçta kurduğumuz baskıda geç de olsa golü bulduk. "Futbol şansı" denilen kavram yanımızdaydı. Ve çok değerli bir 3 puandı. Ama "Taraftar - Teknik Kadro - Futbolcu" kutuplaşması hiç iyi olmadı. Bugün 3 puan alırken, bu olaylar sonrası umarım başka puanları kaybetmemişizdir. Herkesin sağ duyulu olması gereken bir dönemdeyiz çünkü.

Bu yazım çok uzun oldu farkındayım, futbolcuların birebir incelemelerini ve Rıza Çalımbay - Yönetim - Taraftar tartışmalarımı daha sonraki yazılarımda yazmayı düşünüyorum.

Bugün sadece galibiyeti ve galibiyette emeği geçenleri kutlayalım. Unutmayalım ki hepimiz aynı sevdanın peşinde koşuyoruz.

5 Şubat 2010 Cuma

Es-Es Kritik Dönemeçte - İ.B.B Maçı Öncesi

İşlerim nedeniyle bir süredir blog'u ihmal ettim sanırım. Bursaspor maçı analizini ve maç sonrası yorumunu da yazamadım. Bir ara başladım açıkçası ama içim sıkıldı kapattım. En azından Rıza Çalımbay'ın "Kötü oynadık, hatalarımızdan ders çıkarmalıyız." demeci birazcık bizi kendimize getirdi. Bahanelerin ardına sığınmamamız gerekiyor.

Yarın oynayacağımız İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçı gerçekten kritik bir maç olacak. Son dönemim formda ekiplerinden biri İ.B.B. Aslında son oynadığımız ve oynayacağımız maçlara bakarsak hepsi öyle. Bursaspor en formda döneminde geldi bize, keza Antalyaspor da o şekilde olacak. İ.B.B Çarşamba günü zorlu bir 90 dakika oynadı. Ve kupada da ilerlemek isteyecektir. Bizim gerek kadro derinliği, gerekse kondüsyon anlamında daha derin ve diri bir kadromuz olduğundan bunu fiziki anlamda kullanmak avantajımıza olacaktır. Eğer erken bir gol bulabilirsek daha rahat oynarız diye düşünüyorum.

Mehmet Yılmaz'ın sakatlığından ötürü oynayamayacak olması Jaycee'nin ilk 11'de başlamasına neden olabilir. Belki böyle karlı bir havada, yırtıcı özellikleri olan Jaycee daha başarılı olabilir. Ben en kötü ikinci yarı bile olsa Sezer Öztürk'ü sahada görmek istiyorum. Çünkü Bursaspor maçında gördük, ikinci yarı Sezer takımı toparladı.

Bursaspor maçında takım sahaya Ragıp - Bülent Ertuğrul ve Alper gibi 3 ön liberoyla çıkınca zaten bizim için çanlar çalmaya başlamıştı. Rıza Hoca 2 golü kalesinde gördükten sonra bu hatayı anladı ve Alper'i kenara aldı. Hem motivasyon açısından Alper adına, hem de oyuncu değişikliği açısından takım adına yazık oldu. Halbuki karşılamaya Erkan Zengin'le başlamış olsaydı bunları yaşamayacaktık. Sağ açıksız başlarsanız oyuna, adamlar sağ kanattan gelir gelir atar. Bakarsanız ilk 2 gol de birbirinin kopyası. Kimse şimdi "İlk golde Koray'ın büyük hatası var." demesin. Futbol içinde olabilir belki böyle hatalar ama Koray o kanatta o kadar yalnız bırakılmayacaktı.

Neyse konumuz önümüzdeki İ.B.B maçı. Ben sahada herkesin oynadığı mevkiide oynatılmasından yanayım. Defans bloğuna atılan toplarda acil önem şart. Kupadan dönen El Saka'nın bu maçta hazır olduğunu sanmıyorum. Bu yüzden yine Sezgin - Nadarevic ikilisi oynayacaktır. Sol ve sağ açıklarımız her zamanki gibi Volkan ve Koray olacaktır.

Bunun yanında ortasahada ben Sezer ve Doğa ikilisini görmekten yanayım. Ama saha ve form durumlarına göre, ki bunu en iyi teknik direktörümüz Rıza Çalımbay bilir, Bülent Ertuğrul - Doğa - Alper üçlüsünden herhangi ikisini de ön libero olarak kullanabilir. Sezer'e ise Ümit Karan'ın arkasında serbest rol verebilir. Sol açıkta Caner Celep'le ya da Bülent Kocabey'le; sağ açıktaysa Erkan Zengin'le başlanacağını düşünüyorum.

Gidişata göre oyuncu değişiklikleri kullanılabilir. Jaycee bu anlamda çok da geç alınmamalı bence. Dakika 60'tan sonra İ.B.B'nin olası olarak oyundan düşeceğini ve yorulacağını düşünürken Sezer ve Jaycee'nin en geç o dakikada oyunda olması kârımıza olur.

Yarın mücadelenin ön plana çıkacağı bir karşılaşma olacağı kesin. Formda bir İ.B.B ve kritik bir dönemeçten geçen, efsane seyircisi önünde bir Eskişehir. Umarım top bizi sever, gülen taraf biz oluruz.

Gün birlik olma zamanı! Unutmayın, formanızda zaferin şahlanan renkleri var!
Related Posts with Thumbnails