15 Eylül 2010 Çarşamba

SporTOTO '10-11 Süper Lig 4. Hafta: Bursa: 2 Es-Es: 1 | Bayram Tatili...


Bir deplasman maçı daha ellerimizden kayıp gitti. Hani deplasman karnesine baktığımızda bu maçı kazanabileceğimize pek kimse inanmasa da; maalesef içimizdeki şu ses sürekli konuşuyor. "Bence bu maçla çıkışa geçeceğiz." Öyle bir yapışmışız ki bataklığa, bu maçta çırpındıkça daha da derine gittik... Yine yanlış taktikler, hadi kısmen diyebileceğimiz sakatlık sorunu bu maçı hanemizde boş gösteren. Ivesa'nın küstürülmesinden sonra Atilla'nın ilk kez önemli bir maçta kaleye geçtiği maç olarak da önemi büyük bana kalırsa ki onca zamandır oynamamış bir isim için çok da fena maç çıkardığı söylenemez. İlk 11 ve dağılıma geçersek:

------------------- Atilla----------------------

Koray------Vucko------Sezgin----Volkan


--B.Ertuğrul-------- Pele ----------Doğa---

-------- Sezer-------------Tello--------------

------------------ Jaycee---------------------

gibi bir Rıza Çalımbay taktiğiyle daha sahadaydık. Bu noktada değinilecek nokta çok. Bir teknik direktöre, nasıl takımı oynatmaması gerektiğini söyleyebilirsiniz bu taktik üzerinden. En basitini söyleyeceğim. Sokaktan geçen birine Vucko ve Sercan'ın görüntülerini izletip, "Bu adam bunu tutabilir mi?" diye talihsiz bir soru sorsanız herhalde cevap vermeden güler geçer. Ama biz ne yaptık? Hızı ve çalım yeteneğiyle ünlü Sercan'ı Vucko'ya teslim ettik. Vucko, elinden geleni yapmıştır orası bir ayrı mevzuu ama böylesine bir adamı, o özellikte bir oyuncuya savundurmaya çalışmak maalesef futbol cahilliğidir.

Konya maçının talihlisi Nadarevic, bu maçla birlikte tamamen oyundan soğutulmuş oldu. Tıpkı Ivesa gibi, tıpkı Adem Sarı gibi... Tıpkı forması için mücadele etmeye çalışan isimler gibi. Sayın Rıza Çalımbay'ın dişi ancak bu isimlere yetiyor sanırım. İlk evi bar, ikinci evi karakol olanlar güle oynaya gezerken; canını dişine takanlar birer birer küstürülüyor... Kimse kusura bakmasın ama, Rıza Çalımbay'ın kredisi çoktan doldu da bitiyor!...

Kadro yanlışlığı demiştik.. Sol açığa doğru oynayan bir Doğa -ki kendisi Rıza Çalımbay'ın 'Wild Card' alıp sürekli oynayabilen nadir oyuncularındandır- ve sağ açığa yakın oynayan bir Bülent Ertuğrul. Siz açık dediğime bakmayın, aslında beke daha yakın oynadılar diyebiliriz. Rıza Çalımbay öylesine korkmuş ki Ozan İpek ve Volkan Şen'den ikisini de birebir adam savunması vermiş. Halbuki defansif düzeni doğru oturtabilse böyle bir şeye ihtiyaç duymayacak... Pele'nin de defansif olduğunu düşünecek olursak ileride yalnızca Sezer - Tello ve Jaycee üçlüsü yer alıyordu. Ve yapabileceklerinin en iyisini yaptılar. Ivankov'un büyük hatasında, Jaycee taşıdı; Tello pas verdi, Sezer attı... Atabileceğimiz tek gol böylesiydi ve bunu başardık! Şans melekleri elini uzatmıştı, bunca insanın duasını kabul etmişti belki de.. Ve Doğa'nın sakatlanmasıyla gelen müthiş hamle Doğa<->Burhan Eşer değişikliği çok yerinde bir değişiklikti. Yiğidi öldür, hakkını yeme demişler ki gerçekten doğru bir hamleydi.

Burhan gibi hızlı bir oyuncunun katılımından sonra kontra atakları ve son pasları birazcık değerlendirebilsek ikiyi atacaktık... Olmadı. İkinci yarı Sezer'in hastalanarak çıkması ve yerine Alper'in dahil olması ve taraftar baskısı-psikolojik etkenler oyunu Bursaspor lehine çevirdi. Dayanmamız gereken dakikalarda, Burhan'ın sakatlığından sonra oyuna Bülent Kocabey girince 10 kişi kaldık ve top bir kez bile ayağına değmeyen Bülent Kocabey'in boşluğundan faydalanan Bursaspor hemen on dakikaya 2 gol sıkıştırdı ve maçı bitirdi...

Burada sorulacak soru "Adem Sarı kulübede neden harcanıyor?", ve en önemlisi de "Erkan Zengin ilk 18'de neden yok?"
B.Kocabey'in yerine Erkan oyuna dahil olsaydı çok daha farklı olabilirdi her şey. Pres yapacak oyuncuları mumla arıyoruz. Mehmet Yılmaz'ı ve hatta Ümit Karan'ı bile... Ama bu maçta Tello'nun bile defansa yardıma gelmesi olumlu bir görüş uyandırdı benle. Futbolcular biraz bunun farkında olmalı. Şu an özellikle, Koray, Volkan, Pele gibi isimlerde düşüş var. Bunlar büyük ihtimalle mental problemlerden kaynaklanıyor. Ayrıca takımın sprinter özelliği oldukça eksilmiş, hantal bir takıma dönmüşüz. Bunda sorun biraz da teknik heyette bana kalırsa. Tello'nun attığı topların hepsinin kalecinin kucağına gelmesi de duran topların yine evlere şenlik olduğunu gösteriyor...

Ne teknik anlamda, ne de yönetim anlamında maalesef Rıza Çalımbay bu işi götüremiyor. Başkan Halil Ünal ve yönetim kurulunun da büyük eksikleri vardır buna katılırım; hatta çok çok önemli hatalardır bunlar ama Rıza Hoca'yla kangren olma aşamasına doğru gidiyoruz. Doku uyuşmazlığı gibi sanki. Bazı futbolcular istemedikten sonra, ne yapsanız olmaz. Birlik ve beraberlik diyoruz sürekli, en önemli şey bu çünkü. Takımda kamplaşmaların önüne geçilmedikten, küslükler giderilmedikten sonra başarı imkansızdır. Bunu sağlayacak kişi de yönetim başta olmak üzere, otoriter-saygı duyulacak bir teknik direktördür. Süper Lig kaynar kazan; Bursa-Gs ve Gençlerbirliği maçlarını büyük kayıp olarak görmüyorum ben ama ayağımızı denk almalıyız. Yönetim- Futbolcu- Teknik Kadro- Taraftar... Herkes üzerine düşen görevi yapmalı... Sivas'tan gelebilecek bir 3 puan her şeyi rayına sokar. Sevdasının, şehir aşkının peşinden koşan taraftar için... Şanlı Formanız için 3 puan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails