21 Eylül 2010 Salı

SporTOTO '10-11 Süper Lig 5. Hafta: Sivasspor: 1 Es-Es: 1 | Adamsın Adem!..




"Ne olursa olsun, diğer maçları telafi edebilmek için kazanmak zorundayız. Ne gerekirse yapacağız." Maçtan önce böyle diyordu R. Çalımbay. 4 haftanın 4'ü de hüsranla sonuçlanırken, herkeste bir endişe, takımda ruhsuzluk, taraftar karmaşık... Evet, herkesin beklediği bir çıkış anı vardı. Hani bir tutunsak ucundan uçurtmanın, alır bizi götürürmüş gibi... Ama bu sefer de olmadı. "Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek." deyimini en iyi anladığımız maçlardan birine şahit olduk. Öldük, öldük dirildik. Kurtarıcımız kulübenin derinlerinden geliyordu. Bir ayağı kulübeye demirlenmiş Adem Sarı, ne açıkça isyan etti, ne de çalışmaktan vazgeçti... Ve golü attığında yalnızca taraftarımızı gösteriyordu parmağıyla. Sivas'a onca yol tepmiş taraftarımızı utandırmayan Adem, bir şanssızlığı kırıyordu belki de; bazı şeylere inat "Ben de varım!" diyordu...

Bizim için "kırılma noktası" diyebileceğimiz maçlardan biriydi Sivasspor maçı. Manisaspor kan değişikliğine giderek, yeni hocasıyla zorlu Trabzon deplasmanından 3 golle 3 puanı alırken, 1 puanımızla ligin dibine demir atmıştık. Daha önceki 2 senede bir kez olsun düşme hattına girmeyen Eskişehirspor, düşme hattının müdavimi olurken bir yanda da tehlikeli sulara demir atma korkusu içindeydi. Herkes gergin, herkeste bir korku. Ve maçtan önce R. Çalımbay ile yapılan röportaja yansıdı bu gerginlik. Gerginlik ve bitmişlik hissi. Sanki kafasında bazı şeyleri bitirmiş bir yorgun teknik adam, "İnşallah" diyordu. İşimiz "İnşallah"a kalmıştı.

Takım sahaya çıktığında, teknik kadronun kendince radikal olarak nitelendirilebileceği bazı kararlar vardı. Örneğin herkesin beklediği Pele yedekler arasındaydı. İlk 11'imiz:

------------------- Atilla----------------------

Sezgin------Vucko------Nadarevic----Volkan


---------B.Ertuğrul-------- Alper ----------------

----Erkan --------- Sezer------------Tello-------

------------------ Jaycee ----------------------

şeklideydi. Anlaşılan Pele'ye olumsuz form grafiğinin ardından bir gözdağı verilmek istenmişti. Peki burada aklımda beliren bir soru, ondan önce hem formsuz hem de saha dışı olayları ile en çok adından söz ettiren Jaycee neden ilk 11'deydi sorusu. Aslında aklımın diğer yanı, R. Çalımbay'ın mantığıyla soruyu yanıtlıyor: "Mücadele." R. Çalımbay özellikle deplasmanlarda Jaycee'siz yapamıyor. Bunda da mücadele ederek, rakibi yıprattığını düşünmesinin etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü Konyaspor deplasmanında da, Bursaspor deplasmanında da Jaycee'yi ilk 11'de görmüştük. Ama maalesef bu deplasmanlarda forvet anlamında Jaycee ile etkili olamamıştık. Tek forvet Jaycee ile de bu mümkün değil zaten...

Bunun yanı sıra defans kurgusunda tahmin ettiğim gibi Vucko - Naderevic ikilisi görev aldı. Peki R. Çalımbay madem bir revizyon düşünüyor, neden bunu en sorunlu bölgemiz olan defans bölgesinde yapmıyor? Kaybedecek neyi var? Vucko zaten yeterince hata yapmıyor mu, en fazla Diego da aynı şekilde adam kaçırır. Hadi Diego'dan ümidi kestim, kişisel olarak ön yargısı olduğundan oynatmıyor, fakat hazır gelen Sadıkov? Sorunlu iki bölgemiz var. Biri defans, biri forvet. Ve ikisinde de kötü giden oyuncularda ısrar edilirken, iki maçtır orta sahada revizyon yapılmaya çalışıyor.

Sivasspor'un sol bekinin bu derece sıkıntılı olduğu apaçık ortadayken, o açığı kullanamamamız da ayrı bir eksi. Erkan Zengin'i daha iyi kaçırabilseydik, birazcık isabetli orta-şut bulabilseydik rahat kazanabileceğimiz maçlardan biriydi. Fakat yine defans kurgumuz bizi şaşırtmadı ve Ceyhun bomboş pozisyonda topu ağlara yolladı. O dakikadan sonra her ne kadar fiziksel olarak çok oyundan düşmesek de, stresin de getirdiği yükle mental olarak fazlaca oyundan düştük.

İkinci yarı doğru bir tercihle: "Batuhan" ile başlamamız oyuna hareket getirdi. Batuhan'a yedek kalmak yaramış. Biraz da iç sesini dinlemiş galiba ve ileride basan; görmek istediğimiz Batuhan sahadaydı. Fakat Sezer'in sol açığa çekilmesi yine sorun yarattı. İkinci yarı Sezer kaybolup gitmişti. Bu noktadan sonra topu toplayıp dağıtım yapabilecek bir oyuncu ihtiyacını da Pele ile karşıladık. Ona da yedek kalmak yaramış olacak ki, ilk geldiğindeki isabetli pasları vardı. Bu da doğru bir tercihti. Aslında bir anlamda yanlış başlayıp, doğru devam etmek gibi bir şey oldu bizimkisi. Ve asıl olması gereken değişiklik, varlık gösteremeyen Jaycee'nin çıkıp Adem'in erken oyuna dahil olmasıydı. Bu arada savunma güvenliğimiz Allah'a emanetti. Neyse ki Sivasspor'un kontra atak yapabilecek bir yapısı yok. Eğer Sivas değil de İ.B.B ile oynasaydık en az 3 gol yiyeceğimize garanti verirdim. Son yarım saat özellikle eski Eskişehirspor'a döndük. Şişirme toplarla gol arayan Eskişehirspor. Sistem sancısı çektiğimiz bu günlerde, bu şişirme sonuç verdi ve Batuhan'ın indirdiği topta her şey bitti derken 90+4'te Adem Sarı kaleciyi çalımlayarak hayat öpücüğünü verdi. Golden sonra taraftara koşan Adem, her şeyi özetliyordu zaten...

R. Çalımbay'la ilgili fazla konuşmak istemiyorum. Kaderi ne yönetimin, ne de taraftarın elinde. Kaderi futbolcuların elindedir. Bazı haklı olduğu yerler olsa da, çok yanlışları var, bunları görmemekte ısrar etmesi en büyük sıkıntısı. Adem'in sonradan dahil olup attığı gol anlamlıydı. Ben bu saatten sonra takımımın alacağı puanlara bakarım. Takımın başındaki herhangi bir teknik adamla eş değer R. Çalımbay. Çünkü hakkında her eleştri yapana, her istifa çağrısına "Onlar gerçek taraftar değil", "Bir grup insan işte." iması yaparsa maalesef saygınlığını yitirir. İçeride kazanmamız gereken bir maç var. Sürekli "Gaziantep maçında tam formumuza ulaşacağız." , "Diego Antep maçına hazır olur." gibi demeçlerle bu maçı işaret eden teknik heyet verdiği sözlerin arkasında durmak zorunda. 3 puandan başka bir sonucun telaffuz bile edilmemesi gereken bu maç, bazı kördüğümleri ya çözecek; ya da çözecek. İnşallah 3 puanla tanışırız. Sonumuz hayır olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails