26 Eylül 2010 Pazar

10/11 STSL | Es-Es: 0 G.Antep: 1 | Susuyorsak aşkımızdan!

Önceleri, özellikle mağlubiyetlerde, o gerginliğin ve üzüntünün verdiği his ile yazmamak için maçtan daha sonra yazıyordum yazımı. Fakat bu gece, maçın hemen ardından, sıcağı sıcağına yazmaya karar verdim. Çünkü erteleye erteleye, alttan ala ala bir sorun yumağı elde ettik. Ve bunu çözmek yönetimin boynunun borcu. Yaralıyız, hastayız. Takım kangren oluyor. Bunu defalarca kez söylüyorum belki, ama yine de içimizdeki o aşktan sanırım, bir yanımız kenetlenme diyor; bu maç farklı olur diyor. Ama hayır, olmuyor. Kangrene dönen yaramız git gide kötüleşti, ya ayağı keseceğiz ya da sıkan ipin gevşemesini kadere bırakıp ölme riskiyle devam edeceğiz...

Maça gelecek olursak, ilk 5 dakika yapılan "Susuyorsak aşkımızdan" tepkisi maçın belki de en anlamlı olayıydı. Evet, gerçekten bu taraftar çoğu şeye sabretti, hep bir şeylere göz yumdu. Futbol adına sonunda R. Çalımbay taraftara kulak asıp Adem Sarı'yı koymuştu ve çift forvete dönmüştü.

------------------- Atilla----------------------

Sezgin-------Vucko------Nadarevic----Volkan


------------B.Ertuğrul--------Pele ------------

----Koray ----------------------------- Sezer-----

------------ Batuhan--------- Adem -------------

ilk 11 ile sahadaydık. İlk göze çarpan, Koray'ın sağ açıkta oynatılmasıydı. Onun haricinde benim de tercih edebileceğim bir dizilim olduğunu söyleyebilirim aslında. Ve o Koray hamlesi maalesef bize pahalıya patladı. Çünkü ilk haftadan beri formsuz olan Koray, bu maçta da tel tel döküldü. En çok açık veren kanadımız, Sezgin'in de muhteşem uyumuyla sağ kanat oldu. Çok net gol pozisyonları yarattık, ama Koray bitirici hamleyi yapamadı. Maçın en kötüsüydü, çok formsuz. Mental olarak problemleri olduğunu düşünüyorum. R. Çalımbay'ın ayrılmasından sonra formunu yakalayacağını da düşünüyorum.

Maça kötü başlamadık aslında. Ama sürekli hata yapmasından ötürü eleştirdiğimiz defansımız yine aynı şekilde sahaya çıkıp, bir türlü hazır olacağı söylenen Diego ve Raşhad giremeyince, eski tas eski hamam olduğunu gösterdi. Nadarevic bu maç sahanın en iyilerindendi. Elinden geleni yaptı belki ama Vucko'nun hataları da bir o kadar kritikti. Çok alakasız bir pozisyonda faul yapınca duran toptan golü kalemizde gördük. Adam paylaşımı, Allah'a emanet... Daha sonra Gaziantep çok iyi kontra ataklarla geldi aslında. Popov ve Olcan kontra atak anlamında çok iyi işler yapan iki isim. Fakat sonunu getiremediler. Bizde ise Koray'ın akıllara zarar kaçırdığı gol pozisyonu... Derken devre bitti.

İkinci yarı R. Çalımbay, yine doğru bir hamleyle -ki aslında olması gereken kadro buydu- Vucko'yu çıkarıp Erkan Zengin'i aldı. Bu hamleyle Koray'ı sağ beke, Sezgin'i stopere çekti ve Erkan'ı sağ açığa koydu. Taraftarın desteğiyle de bomba gibi başladık ikinci yarıya. Bunda Batuhan'a parantez açmak gerek. Galatasaray maçına göre kat be kat daha iyi Batuhan. En güzel yanı, pres yapıyor. Ve yine yaptığı presle taraftarı ateşledi. Ah o dakikalarda bir gol bulabilseydik... İkinci yarımız, tıpkı ceza sahasında dolanıp golü bulamadığımız Konya maçının kopyasına döndü. Sürekli yüklendik, Sezer çok net kaçırdı. Batuhan'ın kafasını kaleci son dakikada çıkardı... Aslında dikine giden Adem çok iyi işler yaptı ama sürekli top alabilmek için kanada geldi. Batu'nun indirdiği topları alamadı. Olmadı bir türlü. Bu arada R. Çalımbay Bülent Ertuğrul <-> Jaycee değişikliğiyle golü aradı. Pele'nin şişirdiği toplar, Volkan'ın yaptığı yapamadığı ortalar.. Çok iyi kapandı G. Antep. Ortamı gererek, yerde yatarak oyunu soğutmayı başardı. Sezer sarı kartı olmasına rağmen çok hırçındı. Atılmaması için onu da çıkardı dakika 80'de. Fakat gözler Tello'yu ararken, oyuna Agim Ibraimi girdi. O da pek kendini gösteremedi. Ve maçı kaybettik. Maçın iyileri olarak Adem, Batuhan ve Nadarevic'i sayabilirim. Pele de yedek kaldıktan sonra formu daha iyiye benziyor. Batuhan'daki çıkış çok sevindirici. Adem Sarı, ilk 11'in hakkını veriyor, hele hele Jaycee'yi gördükten sonra. Sezgin ve Koray özellikle ilk yarı inanılmaz kötü bir maç geçirdiler. Vucko maalesef hayal kırıklığı.. Bülent Ertuğrul orta sahanın gizli adamı, onun olduğu maçlarda orta sahaya hırs geliyor. Sezer, tutuk bu sıralar. Batuhan'la anlaşamıyor bir türlü. Volkan'ın da formunda bir artış var. En azından oyuncularda biraz da olsa form artışı sevindiriyor, ama bu maçtan sonra mental olarak onların da düşüşe geçebileceğini düşünüyorum. Bir an önce bu kâbustan uyanmamız gerekiyor!

Maçtan aklımda kalan bir sahne, takım korner atacak, kimse atmaya gitmiyor... Düşünün, organizasyonu geçtim artık ben, kimin atacağı bile belli değil. Volkan, Sezer'e el işareti yapıyor, o ona... Duran toplar kalemizde çatır çatır gol olmaya devam ederken, bizse her topu kalecinin üstüne kesme rekorları kırıyoruz. Adam paylaşamıyoruz, organizasyon yapamıyoruz. Batuhan top indirecek, ama Adem Sarı kanada yakın oynuyor. Bu topu kim alacak? Takımın teknik adamı çıkıyor diyor ki, "E ben ne yapayım?" Kimse kusura bakmasın da aylık bilmem kaç doları ben almıyorum. Stadyumda 10 kişiden 9'u R. Çalımbay'ın gitmesini diliyor. Ne güven ortamı kaldı ne de inanç. Bu haliyle kazanmayı mı bekliyoruz? Futbolcular bile gideceğini biliyorken, nasıl çıkıp tam performans gösterecekler? Geçen sene Kayseri son dönemde başarısız oldu. Çünkü Tolunay Kafkas'la yolların ayrılacağı açıklanmıştı. Aynı durum bizde de var. Futbolcular inanmıyor, taraftar inanmıyor... Öyle ya da böyle bu takıma kan değişikliği şart! Yönetimse oturduğu yerden olayları izliyor. Kimse günah keçisi olarak R. Çalımbay'ın ilan edildiğini düşünmesin. Elbet sıra onlara da gelecek. Bu taraftar her şeyin farkında. Duruma göre, ne gerekiyorsa onu yapar. Bugüne dek sustuk, ama her sabrın bir sonu vardır. Susuyorsak aşkımızdan!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails